DEHB aşırı hareketlilik, dikkat sorunları ve istekleri erteleyememe (dürtüsellik) belirtileriyle giden bir psikiyatrik hastalıktır. DEHB’nin temel belirtileri, aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği ve dürtüselliktir.

Aşırı Hareketlilik: Çocuğun kendi yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında belirgin düzeyde daha fazla hareketli olduğunda aşırı hareketlilikten söz edilir. Ayrıca bu hareketlilik, oyun, anaokulu ve okul gibi günlük işlevlerde çocuk, aile veya öğretmenler için sorun oluşturduğunda aşırı hareketlik diye nitelendirilir.

Dikkat Sorunları: Dikkatin bir noktaya toplanabilmesinde güçlük, dış uyaranlarla dikkatin çok kolay dağılabilmesi, unutkanlık, eşyalarını veya oyuncaklarını sık sık kaybetme ve düzensizlik gibi belirtiler dikkat sorunları bulunduğunu gösterir.

Dürtüsellik: Acelecilik, istekleri erteleyememe, sorulan sorulara çok çabuk yanıt verme, başkalarının sözlerini kesme ve sırasını beklemekte güçlük çekme gibi özellikler dürtüsellik sorunları bulunduğun düşündürür.

DEHB tanısı birçok kaynaktan elde edilen bilgilerin toplanması ve incelenmesiyle konur. Öncelikle çocuğun aşırı hareketlilik, dikkatsizlik ve dürtüsellik sorunlarının nasıl ve ne zaman başladığı, şu anki sorunların neler olduğu belirlenir. Çocuğun veya gencin ev, okul ve arkadaş ortamlarındaki davranışlarıyla ilgili bilgi alınır. Gerekirse okul ve öğretmenlerle ilişkiye geçilir. Psikiyatrik görüşme sırasında çocuğun veya gencin davranışları izlenir; dikkati toplama, planlama, organizasyon ve bir süre hareket etmemeyi gerektiren oyunlar oynanabilir. Ayrıca anne-baba, öğretmen ve çocuk tarafından doldurulan bazı psikolojik testler ve soru formları da tanı koymada kullanılabilir.

DEHB oldukça sık görülen bir hastalıktır. Tüm toplumlarda ortalama %3-5 sıklıkta görüldüğü belirtilmektedir. Yani ortalama her 20-30 çocuktan birinin DEHB olduğu düşünülmektedir.

Hayır. Bir kişide sadece dikkatsizlik belirtileri veya aşırı hareketlilik-dürtüsellik belirtileri görülebilir. Dikkatsizlik ve aşırı hareketlilik-dürtüsellik belirtileri bir kişide aynı anda birarada da görülebilir. Bu ayırıma göre DEHB üç gruba ayrılmaktadır.

  • Dikkatsizliğin önde geldiği tip
  • Aşırı hareketlilik-dürtüselliğin önde geldiği tip
  • Bileşik tip (dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik-dürtüselliğin birarada bulunduğu tip)

DEHB oldukça sık olarak görülen bir hastalık olduğu için bugüne kadar çok çeşitli tedavi yöntemleri denenmiştir. Bu yöntemler arasında vitamin tedavileri, besin boyası ve allerjik olabilen maddelerin sınırlandığı diet uygulamaları ve şekerli yiyeceklerin kısıtlaması en çok bilinenlerdir. Ancak bugüne kadar yapılan araştırmalar bu tedavilerden hiçbirisinin yaralılığını kanıtlamamıştır.

Bu nedenle bu tedavi yaklaşımlarının uygulanmasının düşünülebilmesi için bile çok erkendir.

  • İlaç kullanımının olası yan etkileri nelerdir ?
  • Tedavi ne kadar sürecek ?
  • Tedavide yeri olmayan olgular ?
  • İlaçlar ilerde bağımlılık yapar mı ?
  • Okul olmadığında (tatillerde) ilacı bırakmalı mıyız ?

DEHB olan çocuk ve gençler hareketlilik, saldırganlık, dikkatsizlik, isteklerini erteleyememe ve acelecilik gibi belirtilerinin tam olarak farkında olmayabilirler. Anne-baba ve öğretmenler bu sorunları daha iyi gözlemleyebilmektedirler. Çocuk veya genç kendisini etkileyen bu sorunların tam olarak farkında olmayabileceğinden bazen ilaç kullanmayı reddedebilir.

Bu soruna özellikle ergenlik döneminde daha sık olarak rastlanmaktadır. Çünkü ergen kendisine Çocuk Psikiyatristi tarafından ilaç yazılmasını kendisinde 'delilik' olduğu şeklinde algılayabilir. Diğer yandan daha küçük çocuklar, ‘kötü çocuk’ oldukları için kendilerini cezalandırmak için ilaç verildiğini düşünebilirler. Bu nedenle Çocuk Psikiyatristi veya aile tarafından çocuğa veya gence DEHB’nin özelliklerinden söz edilmesi ve ilaç tedavisinin bir ceza veya delilik nedeniyle verilmediğinin açıklanması gereklidir.

Bu konuda çocuğa verilebilecek olan klasik bir örnek: ‘insanlar gözleri bozuk olduğunda nasıl gözlük kullanarak daha iyi görebiliyorsa, hareketlilik ve dikkati toplama sorunları olanlarda bu ilaçlar düzelme sağlayabilir’ biçimindedir. Çocuğun sorunlu davranışlarından dolayı suçlanarak ‘düzgün davranan bir çocuk ol, ilacı kullanmana gerek kalmasın’ biçimindeki suçlamalardan ise kesinlikle kaçınılmalıdır. Ayrıca Çocuk Psikiyatristi veya psikolog tarafından uygulanan diğer tedavi yöntemleri de çocuğun ilaca uyumunu arttırabilmektedir.

Geçmiş yıllarda DEHB’nin ergenlik dönemi ve erken erişkinlikte sonlanacağı düşünülmekteydi. Ayrıca Ritalin ve diğer uyarıcı ilaçların ergenlikle beraber etkinliğini yitireceğine inanılırdı. Ancak günümüzde yapılan oldukça geniş kapsamlı bilimsel araştırmalarda DEHB’nin pek çok çocukta, ergenlik ve erişkinlik dönemine kadar devam ettiği görülmüştür.

Diğer yandan ergenler ve erişkinlerle yapılan ilaç çalışmalarında Ritalinin bu yaş gruplarında çocuklardaki kadar etkin olduğu gösterilmiştir. Kısacası Ritalinin etkinliği ergenlik dönemiyle beraber sonlanmamakta, devam etmektedir.

Diğer hastalıklar gibi DEHB da kişiden kişiye değişen özellikler göstermektedir. DEHB tanısı konan çocuklarda belirtiler birbirinin tamamen aynısı olmadığı gibi uygulanan ilaç dozu ve tedavi süresinde de farklılıklar olabilir. Ancak genel eğilim Ritalin tedavisine altı aylık sürelerle ara verip durumun yeniden gözden geçirilmesi biçimindedir. İlacın kesilerek DEHB belirtilerinin yeniden değerlendirildiği bu dönemlerin sonunda ilaca devam edilip edilmeyeceğine karar verilir.

Bazen ilaç tedavisine uzun yıllar devam etmeye gerek duyulurken bazen ilk değerlendirmeden sonra ilaç kesilir. İlaç kullanım süresini azaltabilen en önemli etkenlerden birisi de davranış düzenleme teknikleri ve anne-baba eğitimi gibi diğer tedavi yöntemlerinin uygulanmasıdır.

Evet. Ritalin bazı dirençli depresyonların tedavisinde kullanılan ilaçların etkisini arttırmak için, bazı uyku bozukluklarında ve kanserli hastalarda depresyon tedavisi için tek başına kullanılabilmektedir.

Geçmişte bazı yazarlar Ritalin tedavisine yaz tatillerinde ve hafta sonlarında ara vermenin uygun olabileceğini belirtmişlerdir. Ancak daha yaygın kabul gören düşünce çocuğun veya gencin ilaca gereksinimine göre ilaç tatillerine kara vermektir.

Örneğin aşırı hareketli, yıkıcı davranışları olan ve bu nedenle aile ve arkadaş ilişkilerinde sorunlar yaşayan bir çocuğun hafta sonları ve yaz tatillerinde de ilacı alması daha uygundur. Buna karşın sadece dikkat sorunları olan bir çocuk okulun tatil olduğu zamanlarda ilaç kullanmayabilir.

DEHB bulunanlarda tik denilen istemsiz tekrarlayıcı hareketlerin veya seslerin görülme olasılığı normal bireylerden daha yüksektir. Geçmiş yıllarda uyarıcı ilaçların tiklere neden olduğu düşüncesi yaygındı. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar Ritalin ve diğer uyarıcı ilaçların tiklerin doğal gidişi üzerine çok fazla bir etkileri olmadığını göstermektedir.

Bazı kişilerde uyarıcı ilaç tedavisinden sonra tikler oluşurken bazılarında uyarıcı ilaç kullanımı sırasında tikler düzelir. Bununla beraber çok sayıda tikleri olanlarda ve uyarıcı ilaç kullanımı sonrasında tiklerinin şiddetinde belirgin artma gözlenenlerde başka ilaçların denenmesi düşünülebilir.

Ritalin kötüye kullanılma potansiyeli olan bir ilaç olduğu için kontrollü bir biçimde, kırmızı reçeteyle satılmaktadır. Bu nedenle pek çok kişi Ritalin kullanımı sonrasında bağımlılık gelişip gelişmediğini merak etmektedir.
Bugüne kadar yapılmış olan bilimsel araştırmalarda doktor kontrolü altında DEHB tedavisi için Ritalin kullananlarda bağımlılık gelişmediği gösterilmiştir. Bununla beraber tedavi edilmeyen DEHB tanılı bireylerin normallerden daha yüksek alkol-madde bağımlılığı riski taşıdıkları gösterilmiştir. Yani doktor kontrollünde sürdürülen Ritalin tedavisi bağımlılığa yol açmadığı gibi bağımlılık riskini de engelleyebilmektedir.

Ritalin tedavisine başlamadan önce hangi incelemeler yapılacağına bireysel bağlamda karar verilir ve her psikiyatri kliniğinin bu konuda farklı bir yaklaşımı olabilir. Amerikan Psikiyatri Birliği ek bir psikiyatrik veya tıbbi hastalığı olmayanlarda Ritalin tedavisine başlanmadan önce şu incelemelerin yapılmasını uygun görmektedir:

  • Çocuk doktoru tarafından son bir yıl içerisinde yapılmış olan bir muayene
  • Tansiyon ölçümü ve nabız sayısı
  • Boy ve kilo ölçümü

Günlük uygulamada Ritalin genellikle 5-60 mg arası dozlarda verilir. Ancak Ritalin dozu doktorunuz tarafından birçok etken göz önüne alınarak belirlenir. Bu etkenler arasında çocuğun başka bir psikiyatrik hastalığı bulunması, birlikte başka bir ilaç alıyor olması ve hastalığının şiddeti sayılabilir.

Aynı yaş ve kiloda, hastalıklarının şiddeti benzer olan iki erkek çocuktan birisi 10 mg Ritalinle belirgin düzelme gösterebilirken diğeri 50 mg Ritalinle düzelme sağlayabilir. Bireyler arasındaki bünyesel farklılıkların doz değişikliklerinden sorumlu olduğu bilinmektedir.

Ritalin tedavisi sırasında görülebilen ağır yan etkiler arasında psikoz ve depresyon gibi psikiyatrik bozukluklar, allerjik reaksiyonlar ve saç dökülmesi sayılabilir.

Ancak bu yan etkiler düzenli kontrol edilen olgularda hemen hiç görülmemektedir veya oldukça nadir olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin 40-50 yıldır tüm dünyada milyonlarca kişi Ritalin kullanmasına rağmen Ritalin kullanımı sonrası psikoz geliştiği bildirilen 20-30 olgu bildirilmiştir.

Bütün ilaçlar başka bir ilaçla beraber kullanıldığında daha tehlikeli olurlar. Yani yan etki görülme olasılığı artar. Bu nedenle mümkünse çoğul ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Ritalin oldukça az yan etki gösteren bir ilaç olmasına karşın Ritalin tedavisinin uygulanmasında da aynı kural geçerlidir.

Eğer herhangi bir hastalık nedeniyle ek ilaç kullanımı gerekirse bu konunun çocuğunuzu izleyen hekime mutlaka iletilmesi gereklidir. Bu konuda en fazla dikkatli olunması gereken ilaçlar astım, epilepsi, yüksek tansiyon ve bazı kan hastalıklarının tedavisinde kullanılanlardır. Kısacası tüm ilaç tedavilerinin uygulanması sırasında olduğu gibi Ritalin kullanıldığı zaman da ek bir ilaç kullanımı gerekirse Çocuk Psikiyatristinizle iletişime geçmeniz gereklidir.

Hayır. Bu gibi düşüncüler konuyla ilgisi olmayan kişiler tarafından ortaya atılan bilimsel desteği olmayan fikirlerdir. DEHB olan çocuklar isteklerini erteleyebilmede sorunlar yaşadıklarından, her isteklerinin yerine getirilmeye çalışılması oldukça zararlıdır.

14. Bölümde belirtilen şekilde ödül-ceza sistemleri uygulanarak onların dürtüsel özelliklerinin düzeltilmesine çalışılmalıdır. Böylece DEHB olan çocukların erişkin yaşama daha iyi hazırlanabilmesine yardımcı olabiliriz.

Tofranil çok uzun yıllardan beri kullanılmakta olan bir ilaçtır. Temel olarak depresyon tedavisinde kullanılmakta olan Tofranil gece işemesi olan çocuklarda da yaygın ve başarılı bir biçimde kullanılmaktadır. Tofranil de diğer ilaçlar gibi bazı yan etkilere neden olmakla birlikte kısırlık yapma gibi bir yan etkisi yoktur. Bu konuda halk arasındaki söylentinin hiçbir bilimsel temeli bulunmamaktadır.

Bazı durumlarda DEHB’nin diğer psikiyatrik hastalıklarla beraber bulunabileceği bilinmektedir. Bu hastalıklar arasında anksiyete bozuklukları, depresyon ve gece işemesi en sık rastlananlardır. Tofranilin hem bu hastalıkların hem de DEHB’nin tedavisinde etkili olduğu bilindiğinden bu gibi durumlarda ilk seçenek olarak kullanılması düşünülebilir. Ayrıca başka tıbbi nedenlerle Ritalinle etkileşimi olan ilaçları kullananlarda Tofranil başlanması düşünülebilir. Ancak hastayı tedavi eden Çocuk Psikiyatristinin bahsedilen bu özellikler, diğer tıbbi ve psikiyatrik durumlar gibi birçok değişkeni göz önüne alarak tedaviye karar verdiğini gözönünde bulundurmak gerekmektedir.

Bütün ilaçlar gibi Tofranilin de yan etkileri bulumaktadır. Bunlar arasında ağız kuruluğu, kabızlık, iştah değişiklikleri ve baş ağrısı sayılabilir. Tofranil kalp üzerinde bazı bireylerde iletim sorunları yapabilmesi nedeniyle kalp elektrosu (EKG) çekilmesinden sonra başlanması önerilmektedir.

DEHB tedavisinde genellikle ilk tercih edilen ilaçlar uyarıcılardır. Ritalin, Dexedrine ve Pemoline olmak üzere üç çeşit uyarıcı ilaç DEHB tedavisinde kullanılmasına karşın, ülkemizde sadece Ritalin bulunmaktadır. Uyarıcı ilaç tedavisine başlanırken en çok seçilen ilaç Ritalindir. Bu ilaçtan yararlanılmazsa diğer uyarıcılardan birisine geçilir. Ülkemizde Ritalinden başka uyarıcı ilaç olmadığından ikinci ilaç olarak sıklıkla Tofranil (imipramin) kullanılmaktadır.

Tofranilin de DEHB tedavisinde etkin bir ilaç olduğu kanıtlanmıştır. Tofranilin hareketlilik ve dürtüsellik üzerine etkili olduğu belirtilirken dikkat bozukluklarını düzeltmede daha az etkin olduğu düşünülmektedir.

Zeka geriliği olan çocularda DEHB çok sık olarak görülmektedir. Ağır zeka geriliği bulunanlar dışında Ritalin kullanılabilir. Ayrıca hafif ve orta düzeyde zeka geriliği olan çocukların DEHB belirtileri Ritalin kullanımıyla kontrol altına alınırsa özel eğitimden gördükleri yarar da artabilir.

Ritalin epilepsi eşiğini düşürebileceği için epilepsi hastalarında dikkatle kullanılmalıdır. Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalarda epileptik nöbetleri kontrol altında olan epilepsi hastalarında Ritalinin nöbetleri arttırmadığı gösterilmiştir.
Ayrıca epilepsi ilaçları ve Ritalin birarada kullanılabileceğinden her iki hastalık aynı anda kontrol altında tutulabilir. Ritalin ve epilepsi ilaçları beraber kullanılırken epilepsi ilaçlarının kan düzeyleri yükselebileceğinden bu ilaçların kan düzeyi kontrolü daha sık yapılmalıdır.

DEHB nedeniyle Ritalin tedavisi uygulanan çocuk ve ergenlerde tedaviden yarar görme olasılığı %70-80 dolaylarında olduğu gösterilmiştir. DEHB olanların yaklaşık dörtte biri Ritalin yerine başka bir ilaç kullanımına gerek duyarlar. Yani Ritalinden yarar görmeyenler diğer ilaç tedavilerinden yarar görme şanslarını sürdürürler.

Genellikle altı yaşından küçük çocuklara Ritalin verilmemektedir. Altı yaşın altındaki DEHB çocuklara Ritalin yerine yine bir başka uyarıcı ilaç olan Dexedrine verilmekte veya davranış düzenleme teknikleri uygulanarak ilaçsız tedavi tercih edilmektedir. Bununla beraber okul öncesi çouklarda Ritalin tedavisi konusunda yapılmış olan bilimsel araştırmalarda ilacın etkinliği ve yan etkisi bakımından okul öncesi çocuklarla okul çağındaki çocuklar arasında çok belirgin bir farklılık görüldüğü belirtilmemiştir.
Altı yaşın altında, çok belirgin DEHB belirtileri ve davranış sorunları olan çocuklarda diğer tedavi seçenekleri denendikten sonra iyileşme gözlenmezse ilaç kullanımı seçeneği göz önüne alınabilir.

Ritalin etkinliğini kısa sürede gösteren bir ilaç olduğu için bazen bu tür problemlere yol açabilmektedir. ‘Rebound’ diye nitelendirilen bu olayda, çocuk olumlu davranırken eve geldiğinde aşırı hareketlik ve sinirlilik belirtilerini gösterebilir.Sevindirici olan bu tür belirtilerin Ritalin tedavisinin ilk birkaç gününden sonra ortadan kalkmasıdır. Eğer bu belirtiler bir süre daha devam ederse Çocuk Psikiyatristinizle görüşerek ilacın dozunu ve veriliş zamanını ayarlamanız uygun olacaktır. Genellikle okul sonrasında alınacak ek bir doz Ritalin bu sorunu ortadan kaldırmaktadır. Diğer yandan aile ortamındaki bazı sorunların bu tür davranış problemlerine yol açıp açmadığı da gözden geçirilmelidir.

Hayır. DEHB olan çocukların spor yapmasının son derece yararlı olduğu düşünülmektedir. Çocuğun spor yaptıktan sonra kendisini daha iyi hissedebileceği ve aşırı hareketlilik gibi belirtilerin bir süre için azalabileceği öne sürülmektedir. Ritalin kullanıyor olmak da spor yapmak için engel oluşturmaz.

Her ilacın olduğu gibi Ritalinin de yan etkileri bulunmaktadır.Çeşitli ağrılar nedeniyle sık olarak kullanılan Aspirin bile mide kanaması gibi ciddi yan etkilere neden olabilmektedir. Ritalin kullanımı sırasında karşılaşılabilecek yan etkilerden bazılarına aşağıda değinilecektir. Bunlara geçmeden önce Ritalinin birçok ilaca göre oldukça emniyetli ve yan etkisi az bir ilaç olduğunu ve yan etkilerinin ilacı kullanan her bireyde görülmediğini belirtmek yararlı olacaktır.

Bu güne kadar Ritalin kullanmakta olan çocuk, genç ve erişkinlerle yapılmış olan ve hem hasta hem de ilacı veren kişi tarafından ilaç mı yoksa etkisiz bir madde mi (plasebo) verildiği bilinmeden gerçekleştirilen 133 bilimsel araştırmada Ritalinin oldukça güvenli bir ilaç olduğu gösterilmiştir. Bu araştırmalarda yer alan yaklaşık beş bin kişide Ritalinin yol açtığı en sık yan etkilerin uykusuzluk, iştah azalması, karın ağrısı, irritabilite (kolay sinirlenme), baş ağrısı ve kilo kaybı olduğu bildirilmiştir.

İştah azalması ve kilo kaybı: Ritalinin yol açtığı yan etkiler arasında en sık görülenlerdendir. Ritalin yemeklerden sonra verilerek bu yan etkiden korunulabilir. Ayrıca iştah azalması ilaç vücutta etkin düzeyde olduğu zaman süresince görüldüğünden akşamları kaloriden zengin bir öğün eklenerek de kilo kaybı önlenebilir. Ayrıca son yıllarda yapılan oldukça geniş kapsamlı bilimsel araştırmalarda Ritalinin büyüme ve gelişmeyi baskılamadığı, tedavinin başlangıç aylarında bu tür yan etkiler görülse bile bunun çocuğun ileriki yıllarda ulaşacağı boy ve kiloyu etkilemediği gösterilmiştir. Bununla beraber fazla kiloları olan çocuk ve ergenlerde Ritalinin bu yan etkisi istenen bir etki haline gelebilir.

Uykusuzluk: Ritalin bazı bireylerde uykusuzluğa neden olabilmektedir. Ancak bu etki ilacın kullanıldığı ilk birkaç haftadan sonra kaybolabilmektedir. Ayrıca Ritalinin son dozu akşamüzeri saat 4-5 gibi verilirse ilacın etkisi akşam saat dokuz-on sıralarında sonlanacağından uykusuzluk sorunu görülmeyebilir. Eğer daha geç saatlerde ilaç kullanımına gerek olursa bu dozun düşük tutulması da uykusuzluk meydana gelmesini engelleyebilir.

Baş ve karın ağrısı: Çoğunlukla tedavinin ilk günlerinde karşılaşılan bu yan etkiler çoğu kişide birkaç gün içerisinde sonlanmaktadır.

Sinirlilik hali: Ritalin tedavisi uygulanan bazı çocuklarda sinirlilik, sık ağlama gibi bazı duygusal belirtiler görülebilmektedir. Bu belirtiler çoğunlukla ilaç gerekenden daha yüksek dozda alındığında ortaya çıktığından ilacın miktarı ve alınma zamanı değiştirilerek önlenebilir.

Ritalinin en iyi özelliklerinden birisi çok kısa sürede etkisini gösterebilmesidir. İlaç alındıktan yaklaşık yarım saat veya bir saat sonra etkisi başlar ve üç-beş saat kadar etkinliği devam eder.

İlacın vücuttan tamamen atılması sekiz-on beş saatlik kısa bir süre içerisinde gerçekleşir.

Ritalinin bu derece hızlı etki göstermesi ve vücuttan hızla atılması Çocuk Psikiyatristi, aile ve çocuk için büyük avantajlar sağlar. Çünkü çocuğun ilaçtan yarar görüp görmeyeceği uzun süreli ilaç kullanımına gerek kalmadan belirlenir ve yan etki meydana gelirse ilacın bir sonraki dozu alınmayarak bu yan etkinin sürme olasılığı tamamen ortadan kalkmış olur.

Öğrenmede artış: Bugüne kadar yapılmış olan bilimsel araştırmalar, başta Ritalin olmak üzere DEHB tedavisinde kullanmakta olduğumuz ilaçların dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü, acelecilik, ani tepki gösterme, el becerilerinde eksiklik ve organize olamama gibi sorunları düzelttiklerini göstermektedir. Bu sorunların düzelmesi doğal olarak öğrenme ve okul başarısında artışa yardımcı olmaktadır.

Davranışlarda düzelme: Ritalin kullanan bireylerin aşırı hareketlilik, dürtüsellik ve yıkıcı-saldırgan davranışlarını daha iyi kontrol ettikleri gösterilmiştir. İlaç ve uygun davranış düzenleme tedavileriyle daha belirgin ve kalıcı olan bu düzelmelerden sonra çoğu anne-baba ve öğretmen Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluklu çocuk ve ergenlerle diğer çocuklar arasında farklılık göremediklerini belirtmektedirler.

Sosyal ilişkilerde iyileşme: Hareketliliği, dikkat dağınıklığı ve tepkiselliği azalan, isteklerini erteleme gücü artan çocuğun aile, arkadaş ve okul ilişkilerinde düzelme görülür. Oyunlara katılımı ve uyumu artar, böylece yeni arkadaşlıklar kurma ve sürdürme şansı artabilir.

Duygusal olarak daha iyi hissetme: Davranış sorunları nedeniyle devamlı tepki, uyarı ve ceza alan, oyunları bozduğu için genellikle arkadaşları tarafından dışlanan çocuk, tedaviye başlandıktan sonra bu sorunların düzelmesiyle kendini daha mutlu hissetmeye başlar; kendine saygısında artış gözlenir. Daha önce çocuğun davranış sorunları ve okul başarısızlığı nedeniyle gergin olan anne-baba ve öğretmenler sorunlu davranışları azalan ve okul başarısında artma gösteren çocuğa daha olumlu bir biçimde yaklaşmaya başlarlar. Çevreden olumlu tepkiler görmeye başlayan çocuk saldırgan-yıkıcı ve tepkisel davranışlardan giderek daha fazla uzaklaşır, daha uyumlu ve mutlu yaşamaya başlar.

DEHB’nin kişinin yaşantısını zorlaştıran olumsuz tarafları olduğu gibi DEHB olanların iyi bir yönlendirmeyle yararlanabilecekleri veya ortaya çıkarabilecekleri olumlu yanları da vardır. DEHB oldukları kabul edilen Thomas Edison, Benjamin Franklin, Albert Einstein, Ernest Hemingway ve Dustin Hoffman gibi başarılı ünlüler bu görüşü desteklemektedir. Aşağıda DEHB’nin olumlu olabilecek yönleri sıralanmıştır:

  • Enerjik olma
  • Yaratıcılık
  • Sıcak kanlı, cana yakın olma
  • Hoşgörülü olma (bazen gerekenden fazla, zarar verici oranda)
  • Esneklik
  • İyi bir espri yeteneğine sahip olma
  • Risk alabilme (bazen gerekenden fazla, zarar verici oranda)
  • İnsanlara kolaylıkla güvenebilme (bazen gerekenden fazla, zarar verici oranda)

DEHB tanısı alan çocuk ve gençlerin oldukça büyük bir bölümünde davranış ve öğrenme sorunlarına rastlanmaktadır. Bu davranış sorunları bazen saldırganlık-yıkıcılık, sinirlilik ve huysuzluk diye nitelendirilebilecek tek bir özellik olabileceği gibi, ek bir psikiyatrik tanı konabilecek kadar ağır da olabilir. Eşlik eden hastalıklar arasında Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu ve Davranım Bozukluğu en sık rastlananlardandır. Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu ve Davranım Bozukluğu belirtileri Tablo-5 ve 6’da belirtilmiştir. Ayrıca DEHB tanılı çocuklarda Öğrenme Bozukluklarının da çok sık görüldüğü bilinmektedir.

Hayır. Bir kişiye DEHB tanısı konabilmesi için çocuğun en az iki ortamda DEHB belirtilerini göstermesi gereklidir. Çocuk sadece okul veya evde davranış sorunları ve aşırı hareketlilik gibi belirtiler gösteriyorsa, sorunun ortaya çıktığı ortamın gözden geçirilmesi uygundur. Bu gibi durumlarda çoğunlukla sorunun meydana geldiği ortamda bazı aksaklıklar bulunduğu görülmektedir.

Hayır. Bir kişinin DEHB tanısı alabilmesi için DEHB belirtilerinin yedi yaşından önce başlamış olması ve bu belirtilerin en az altı ay süresince devam ediyor olması gereklidir. Diğer bazı psikiyatrik hastalıklarda ve stresli durumlarda geçici sürelerle DEHB belirtileri görülebilir. Ancak bu nedenle DEHB tedavisi başlanmaz.

 

Evet. Dikkat eksikliği belirtilerinden bahsederken okul çağı çocukları için daha çok ödev yapma ve ders dinleme, okul öncesi çocuklar için oyun kurma ve devam ettirme gibi işlevlerden söz edilir. Bu nedenle DEHB olan çocukların uzun süre televizyon izleyebilmesi veya bilgisayarla oynayabilmesi dikkat problemleri olmadığını göstermez.

Kız çocuklarında DEHB daha çok dikkatsizlik belirtileri, erkek çocuklarında ise çoğunlukla aşırı hareketlilik ve sorunlu davranış belirtileri görülmektedir. Ancak sadece dikkat eksikliği bulunan erkek çocuklar olabildiği gibi, bazı kız çocuklarında aşırı hareketlilik ve sorunlu davranış belirtilerine rastlanabilir.

Hayır. DEHB tedavisinde amaç bireyin normal hareketlilik düzeyine gelmesi, dikkatini uzun süre sürdürebilmesi ve dürtülerini kontrol etmesidir. Tedaviyle çocuğun olumlu yanlarının bozulması söz konusu değildir; aksine olumsuz özellikler ortadan kalkınca olumlu tarafların daha fazlalaştığı ve verimli hale geldiği görülmektedir.

DEHB’nin nasıl oluştuğu tam olarak bilinmemesine karşın bazı etkenlerin bu hastalığın oluşumunda yer aldığı bilinmektedir. Bu etkenler arasında en çok araştırılmış olan kalıtımdır. DEHB tanısı konan çocuk ve gençlerin ailelerinde DEHBlu kişiler genel toplumdan çok daha sıktır. Ayrıca antisosyal davranış, Alkol-Madde Kullanım Bozukluğu, Anksiyete Bozukluğu ve Depresyon yakınması olan bireyler DEHB olan çocukların ailelerinde daha sık olarak bulunmaktadır.

DEHB bulunan bireylerin beyinsel incelemelerinde, beynin ön tarafında kanlanmada, glukoz (şeker) kullanımında ve nörokimyasal maddelerde normal bireylerden bazı farklılıklar olduğu görülmüştür. Diğer yandan huzursuz ve karışık ev ortamının da DEHB belirtilerini başlatabildiği veya arttırabildiği düşünülmektedir..

Sonuç olarak DEHB’nin oluşumundan tek bir etkenin sorumlu olmadığı, biyolojik, yapısal ve çevresel birçok etkenin biraraya gelmesiyle oluştuğu görülmektedir.

Ritalinin etki mekanizması kesin olarak bilinmemektedir. Bu konuda en çok kabul gören görüş Ritalin ve diğer uyarıcı ilaçların beyinde bulunan ve sinir hücreleri (nöronlar) arasındaki iletişimden sorumlu olan bazı nörotransmiterleri etkilediği şeklindedir.

Ritalin, noradrenalin ve dopamin adlı bu biyokimyasal maddelerin beyindeki düzeyini arttırmaktadır. Ayrıca beynin ön bölgesindeki kanlanma ve şeker (glukoz) kullanımındaki farklılıkların Ritalin kullanımından sonra düzelebildiği öne sürülmektedir.

Hayır. Ritalin kişinin hareketlilik seviyesini düzenlemek, dikkatini toplamasını ve sürdürmesini sağlamak, dikkatinin kolayca dağılmasını engellemek ve dürtüsel davranışlarını düzenlemek için uygulanır. Kişinin uyuşuk, donuk hareket eden ve yavaş düşünen yani robot gibi bir insan olmasına ve kişiliğinde değişmeye neden olmaz.

Zaten aşırı hareketli ve dürtüsel olan bir insanın Ritalin kullanarak normal düzeye gelmesi oldukça ilginç görünmektedir. Ancak Ritalin 40-50 yıldır bu tür belirtileri olan insanlarda kullanılmaktadır ve DEHB tedavisinde en etkili ilaç olduğu konusunda görüş birliği bulunmaktadır.

Normal bir kişi Ritalin alırsa o kişide aşırı enerjik bir durum gelişir. Ancak DEHB olan bir kişi ilacı aldığında aşırı hareketliliğin ve dürtüselliğin azaldığı, dikkati toplama ve sürdürmenin ise arttığı görülür. Bu etki değişikliğinin, DEHB olan bireylerin beynindeki bazı biyokimyasal veya yapısal farklılıklardan kaynaklandığı düşünülmektedir.

Ritalin (metilfenidat) bir tür amfetamindir. Amfetamin uyarıcı özellikleri olan bir maddedir. Ritalin çok uzun zamandan beri DEHB’nin tedavisinde kullanılmaktadır. DEHB tedavisinde bugüne kadar en çok araştırılmış ve en çok kullanılmış olan ilaç Ritalindir.

Yapılan araştırmaların soucunda DEHB tedavisinde en etkin ilacın Ritalin olduğu gösterilmiştir. Amerika Birleşik Devletler’inde 1997 yılında Ritalin kullananların sayısının yaklaşık iki milyon olduğu bildirilmektedir.

DEHB tedavisinde çok çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. Bu güne kadar yapılmış olan çalışmalarda tedavide en etkin olan ilaç grubunun uyarıcı (stimulan) ilaçlar olduğu gösterilmiştir. Bu ilaçlardan sadece Ritalin (Metilfenidat) ülkemizde bulunmaktadır ve kırmızı reçeteyle satılmaktadır.

Diğer sık kullanılan ilaçlar arasında depresyon tedavisinde de kullanılan İmipramin (Tofranil), çeşitli psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılan Risperidone (Risperdal) ve yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan Klonidin (Katapres) sayılabilir.

Geçmişte DEHB’nin ergenlik veya erişkinlik dönemlerinde giderek azalarak kendiliğinden kaybolduğu şeklindeki inanış kabul görmekteydi. Günümüzde DEHB tanısı alan çocukların pek çoğunun ileriki yıllarda da DEHB belirtilerini göstermeye devam ettikleri ortaya konmuştur. Ayrıca DEHB tanısı alan çocukların çok önemli bir kısmının tedavi görmedikleri zaman ergenlik ve erişkinlik dönemlerinde başka psikiyatrik bozukluklar yaşadıkları gösterilmiştir. Bu psikiyatrik bozukluklar içerisinde, Antisosyal Davranışlar (kuraldışı,saldırgan davranışlar), Alkol-Madde Kullanım Bozukluğu, Depresyon ve Anksiyete Bozuklukları en sık rastlananlardır.

Sadece dikkat eksikliği belirtileri olan çocuklar ileriki yıllarda okul başarısızlığı, anksiyete ve depresyon sorunlarıyla daha sık karşılaşma olasılıkları vardır. Aşırı hareketli ve saldırgan özellikleri belirgin olan çocukların ise antisosyal davranışlar ve alkol-madde kullanımı gelişmesi bakımından risk taşımaktadırlar. 

Olguları üçte birine yakın bir kısmında ise DEHB belirtileri ergenlik ve erişkinlik döneminde kaybolmaktadır. Ancak çocukluk ve ergenlik döneminde dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik gibi sorunlar yaşamak erişkinliğe hazırlanırken bazı eksiklik ve gecikmelere yol açabilmektedir.

DEHB biyolojik temelleri olan ve ciddiye alınması gereken bir bozukluktur. Toplumun bazı kesimlerinde DEHB zararsız bir yaramazlık durumu olarak düşünüldüğünden bu tür bilimsel desteği olmayan görüşler ortaya atılmaktadır. Ancak bugüne kadar yapılmış olan hiçbir bilimsel çalışma DEHB’nin kardeş doğumu ile düzeldiğini göstermemiştir.

DEHB olan çocukların gençlik ve erişkinlik yıllarında normal toplumda rastlanandan daha yüksek oranda suç işledikleri bilinmektedir. Özellikle erken çocukluk yıllarından itibaren saldırgan davranışları olan, sık yalan söyleyen ve kuralları tekrarlayıcı bir biçimde bozan çocuklar, suç işleme bakımından önemli bir risk grubunu oluşturmaktadır.
Trafik kazaları ve trafik suçu işleme bakımından da DEHB olan bireylerin olmayanlardan daha fazla risk altındadır. Diğer yandan sadece dikkat eksikliği olan çocukların ileriki yıllarda daha fazla suça yatkınlıkları olmadığı düşünülmektedir. Sonuç olarak yıkıcı davranışlar sergileyen DEHB olan çocukların ileriki yıllarda başlarının yasalarla derde girmemesi için olabildiğince erken tedaviye başlanmalıdır.

DEHB tedavisi bir çok tedavi yaklaşımının bir arada kullanılması ile tedavi edilir. Tedavi seçenekleri tek tek gözden geçirildiğinde ilaç tedavisinin tek başına en etkin yöntem olduğu belirlenmiştir. Bununla beraber ilaç tedavisine anne-baba eğitimi ve davranış düzenleme tedavisi gibi diğer tedavi biçimlerinden uygun olanlarının eklenmesiyle daha iyi sonuçlar alınmaktadır.

DEHB birçok belirti grubunu içerdiği ve bazı psikiyatrik bozukluklarla sık olarak birlikte görüldüğü için bazı psikiyatrik bozukluklarla karışabilmektedir. Bunlar arasında Öğrenme Bozuklukları, Zeka Geriliği, Manik-Depresif Bozukluk, Uyum Bozukluğu, Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu, Davranım Bozukluğu ve Madde Kullanım Bozukluğu en sık görülenlerdir. Ancak Çocuk Psikiyatrisi kliniklerinde DEHB ve bu psikiyatrik bozukluklara çok sık olarak rastlandığı için genellikle iyi bir psikiyatrik değerlendirme ve öykü alınarak doğru tanı konulabilmektedir. Aşağıda belirtilen genel prensipler doğru tanı konulmasında yardımcı olabilmektedir:

Öğrenme Bozukluğu genellikle çocuğun okuma, yazma veya matematik gibi bir alanda zeka düzeyinin altında başarı göstermesidir. Buna karşın DEHB olan çocuklarda ise öğrenme ve okul başarısında genel bir etkilenme söz konusudur.

Zeka Geriliği olan çocuklarda DEHB’ye sık olarak rastlanmaktadır. Ancak DEHB olmadığı halde kendi kapasitesinin üstünde veya altında bir eğitim alan Zeka Geriliği olan çocuklarda DEHB belirtilerine rastlanabilir.

Manik-Depresif Bozukluk ve DEHB’nin belirtileri birbirleriyle benzerlikler gösterebilmektedir. Ancak temel farklılık DEHB’nin çocukluktan beri var olan ve süregen bir sorun olması, Manik-Depresif Bozukluğun ise dönemsel özellik göstermesidir.

Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu ve Davranım Bozukluğu DEHB ile çok sık olarak birlikte görülebilmektedir. Ancak bu bozuklukların tek başlarına görülebildiği durumlar da söz konusudur. Tablo-1, 5 ve 6’da görülebileceği gibi bu bozuklukların belirtileri birbirlerinden farklılıklar göstermektedir.

Madde kullanan çocuk veya gençler madde etkisi altındayken DEHB’ye benzer belirtiler gösterebilirler. Ancak madde kullanmadıkları dönemde kolaylıkla doğru tanı konabilir.

Çocuğumun DEHB olması onun zekasında bir sorun olduğunu veya ileride olabileceğini düşündürür mü ?
Hayır. DEHB olan bireylerin normal toplumla karşılaştırıldığında daha düşük zekaya sahip olduklarını gösteren herhangi bir bulgu yoktur. Her düzeyde zekaya sahip insanlarda DEHB görülebilir. Thomas Edison gibi birçok başarılı insanın DEHB olduğu düşünülmektedir. Ayrıca DEHB tanılı bireylerin yaratıcı bir doğaya sahip oldukları da öne sürülmektedir.

DEHB olan çocukların dış görünüşü normal bir çocukla tamamen aynı olduğu için insanlar bazen DEHB’nin bir hastalık mı yoksa çocuğun bilerek yaptığı yaramazlık veya sorumsuzluk mu olduğu konusunda kararsız kalırlar. DEHB olan çocukta kanama, ateş yüksekliği veya şiddetli ağrı gibi gözle görülür bir hastalık belirtisi olmaması; hatta pek çok DEHB olan çocuğun akranlarına göre çok daha enerjik, sağlıklı ve ruh sağlığı yerinde olarak görünmesi doğal olarak annebabların aklını karıştırır. Annebaba DEHB olan çocuklarının dikkatlerini sorumluluklarına veya kendilerine yararlı aktivitelere neredeyse hiç kullanmadıklarını, oysa gereksiz vurdulu kırdılı bilgisayar oyunlarına ya da en “aptalca” TV programlarına ise cömertçe harcadıklarını gördükçe ister istemez sıkıntıya girerler. Bazen son derece uyumlu ve aklı başında davranabilen, hatta yaşından beklenmeyen ŞEYLERİ GÜZELCE AKIL EDEN çocuklarının başka bir zaman bebeksi tutturmalarını görünce “bizim çocuk nasıl böyle ani değişiklikler yaşar” diye düşünürler. DEHB olan çocukların çevresindekileri şaşırtması bunla da bitmez. Evde anne veya babayla ya da ikisi de bir aradayken sorun çıkarmayan DEHB çocukların misafir geldiğinde veya kalabalık bir ortama girildiğinde zor zapt edilmesi, hele bir de ortamda kafasına uygun hareketli bir çocuk da varsa tabiri yerindeyse zıvanadan çıkması ebeveynlerin aklını iyice karıştırır.

Çocuğum hiperaktif mi? dikkat eksikliği mi? yoksa sağlıklı da ebeveyn veya öğretmen mi bir yerde hata yapıyor; ya da “ah şu arkadaşı yüzünden mi böyle sorunları oluyor? Bu sorular annebabanın kafasını iyice allak bullak ederken çevredekiler de boş durmaz. Çoğunlukla çevreden söylenen “Büyüyünce düzelir.” ya da “Tembel o, okumaya niyeti yok. Bilerek yapıyor” , “suç sizde ona sorumluluk aşılayamamışsınız.” Şeklindeki sözler de annebabanın kafasını daha da karıştırır. Bir yanda en kıymetli varlıkları olan çocuklarının “gözle görünmeyen ve duruma göre ortaya çıkıp yaşamlarını allak bullak eden dikkatsizlik veya aşırı hareketlilik – dürtüsellik belirtileri”; bir yandan “sorumluluk almayan ama ağzı boş durmayan çevredekilerin konunun uzmanı olmadıkları halde bilgiç laflar etmeleri”. Bu keşmekeş içinde bazı annebabalar “Ha bugün, ha yarın düzelir” diyerek işi zamana bırakmayı seçer; bazıları yetkisiz yerlerden aldıkları bilgilere güvenip DEHB belirtileriyle cebelleşip gereksiz zaman kaybederler.

Oysa yukarıda söz edilen kısır döngünün bir an önce kırılması gereklidir. Çünkü DEHB ERKEN TANINIP TEDAVİ EDİLİRSE SON DERECE İYİ DÜZELEBİLEN BİR HASTALIKTIR. Ama tedavi edilmediğinde çok önemli sorunlara yol açabilen bir hastalıktır. Şekil 2’ de görülebileceği gibi kişinin eğitim hayatında, sosyal ilişkilerinde, ruh ve vücut sağlığında son derece olumsuz etkileri vardır. Genelde anne babaları yanıltan hastalığın ani ya da tıp deyimiyle AKUT değil KRONİK doğada, yani uzun süreli olmasıdır. Çocuğumuz apandisit olunca hemen doktora gideri çünkü biliriz ki ortada AKUT yani acil bir durum vardır. Biliriz ki çocuğumuzun karnı onu kıvrandıracak düzeyde ağrımaktadır ve gidilmezse dayanamayacaktır. Çevredekiler de çocuğun ağrısının şiddetli olduğunu görünce “dur çocuk bu üşütmüştür ondan karnı ağrıyor birazdan geçer” diyemezler veya deseler de annebaba onları dinlemez. Oysa DEHB’unda çocuk hayatını devam ettirmektedir ve ACİLEN doktora gitmeye gerek bir durum görülmemektedir. Çocuğun dikkat eksikliği veya aşırı hareketliliği bazen azalmakta bazen artmakta, bu da çocuk psikiyatrisine başvurmayı geciktirebilmektedir. Bir de ülkemizde çocuk psikiyatristine gitmenin “AYIP” gibi algılanması da doktora gitmeyi geciktirir. Annebaba “Aman nasıl olsa şunu yap, bunu yap” diyecekler, “Çocukta bir şey yok, suç sizde tarzında klişe sözler söyleyecekler, en iyisi biz çözmeye çalışalım” düşüncesine kapılabilmektedir. Özellikle babalar sorunları görmeme ve erteleme eğilimindedirler. Oysa DEHB tedavi edilmediğinde karşımıza çıkabilecek olan sorunlar erken tanı ve tedaviyle çok büyük oranda ortadan kalkar.

PEKİ DEHB TEDAVİ EDİLMEZSE YANİ DOĞAL GİDİŞİNE BIRAKILIRSA MUTLAKA ŞEKİL 2’ DEKİ SORUNLAR KARŞIMIZA ÇIKAR MI?

Hem EVET hem HAYIR:

DEHB tedavi edilmediğinde bu sorunlarla karşılaşma riski normal çocuklardan çok daha fazladır ama ille de olacak diye bir kural yoktur. Örneğin, sigara kesinlikle sağlığa zararlıdır ve kanser riskini arttırır ama her sigara içen kanser olmaz ve sigara herkesin sağlığını eşit oranda bozmaz. Hepimizin tanıdığı sigara içen ama sağlıklı olan insanlar vardır. Ancak bu sigaranın zararsız olduğu anlamına gelmez. Eğer o kişi sigara içmiyor olsa çok daha sağlıklı ve mutlu bir yaşamı olabilirdi. Benzer durum DEHB için de geçerlidir. DEHB olup tedavi olmadığı halde iyi bir yaşam süren insanlar vardır. Ama aynı kişi tedavi olsa çok daha sağlıklı ve başarılı olma olasılığı bilimsel olarak çok daha yüksektir. Ayrıca DEHB olan bir çocuğun tedavi olmadığında ileride karşılaşabileceği sorunlar DEHB tipi, eşlik eden bozukluklar ve çevresel etkenlerle de çok ilgilidir. Dikkat eksikliği belirtileri ön plandaysa başka, hiperaktivite belirtileri ön plandaysa başka riskler artabilir. Yine eşlik eden tanılar burada önem kazanır. DEB, DEHB, DEHB + Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu ve DEHB+Davranım Bozukluğu için riskler de farklılık gösterir.

Örneğin 7 yaşında DEHB olduğu belirlenen bir çocuğun 14 yaşında hiç DEHB belirtisi kalmadığını düşünürsek tedavisiz kalınan 7 yıl boyunca yaşanılanların verdiği zarar nasıl ortadan kalkacak? Örnekle açıklayacak olursak; bir kişinin göz bozukluğu olduğunun ve ergenlikte kendiliğinden düzelip gözleri “0” numara olacağını düşünsek bile 7 yıl boyunca tahtayı göremeyeceğini, sakar olacağını ve sık sık baş ağrısı yaşayacağını görür ve gözlük takmasını öneririz. Ya da bir şeker hastasına “İleride düzelecek, sen şimdilik idare et” denebilir mi? Kan şeker düzeyinin düzensizliğinin damarlarına verdiği zarar ne olacak? Bu arada ya kişinin şeker düzeyi oynarken yaşadığı gerginlik ve sinirlilik sırasında çevresindekilerin yaşadıkları?

DEHB’ de %80 civarında ergenlikte %60 dolaylarında erişkinlikte devam eder. Ayrıca DEHB olan çocuğun dikkati ya da hiperaktivitesi aniden düzelmez. Dikkat eksikliği ya da hiperaktivite belli ölçülerde azalıp hastalık tanısı almayacak duruma gelir. Diyelim ki çocuk çok şanslıydı ve %20’ lik dilime girdi, DEHB belirtileri çok azaldı ve tanı almayacak boyuta geldi. Artık o bir genç ve DEHB tanısı almıyor, bu durumda şunları sorgulamak gerek:

İlk olarak DEHB belirtilerinin çocuğa ve aileye zarar vermeye başladığından bu yana geçen sürede ne gibi kayıplar oldu? Diyelim ki DEHB belirtileri çocukta 7 yaşında başladı ve 14 yaşında da DEHB tanısı almadı.

7-14 yaş arası çocukta dikkat dağınıklığı, aşırı hareketlilik veya dürtüsellik olmasa örneğin sadece çocuğun sadece dikkat eksikliği bozukluğu olduğunu düşünelim;

  • Daha iyi bir okul başarısı olur muydu?
  • Özgüveni daha iyi olur muydu?
  • Anne, baba ve öğretmenleri onu daha az uyarmak zorunda kalır mıydı?
  • Ve hepsinden önemlisi çocuğunuz bu dönemi daha mutlu geçirir miydi? (Tabii beraberinde doğal olarak tüm çevresi)

Eğer çocukta sadece DEB değil beraberinde hiperaktivite de varsa yani DEHB bileşik tip ise o zaman sorunlar artar. Yani, DEB ve hiperaktivite tedavi edilse çocuğumuz 7-14 yaş arası

  • Daha az düşer miydi?
  • Arkadaş ilişkileri daha iyi olur muydu?
  • Bu kadar çok bağırmak ya da vurmak zorunda kalır mıydınız?

Eğer çocuğunuz 7 yaşında ve DEHB ile birlikte yoğun söz dinlememe, inatlaşma, kurallara uymama sorunları yaşıyorsa yani, DEHB olan her 100 çocuktan 60’ı gibi Karşıt olma karşı gelme bozukluğu veya Davranım Bozukluğu varsa o zaman işler daha da zorlaşır.

Çünkü DEHB ve Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu veya Davranım Bozukluğu olan çocukların ergenlik ve erişkinlikte tamamen normale dönmesi sadece DEB veya DEHB olanlardan çok daha zordur. Ayrıca DEHB ile birlikte Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu veya Davranım Bozukluğu olan çocuklar diğer çocuklara oranla çok daha fazla fiziksel şiddete maruz kalmakta, arkadaş ilişkilerinde önemli sorunlar yaşamakta ve sigara-alkol-madde bağımlılığı riski normal çocuklardan ve sadece DEHB’si olan çocuklardan çok daha yüksek olmaktadır.

Kısacası annebabalar çocuklarında dikkat eksikliği veya hiperaktivite olduğundan şüphe ediyorlarsa bir çocuk psikiyatristine başvurmalılar ama DEHB ile birlikte çocuklarında Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu veya Davranım Bozukluğunu düşündüren kuralları bozma, büyüklerine karşı gelme, yalan söyleme, küfür etme veya saldırganlık gibi belirtiler varsa hiç vakit yitirmeden çocuk psikiyatristine başvurmalılar.

DEHB TEDAVİ OLMAZSA NELERLE KARŞILAŞILABİLİR?

  • DEHB olan ve tedavi edilmeyen çocukların en fazla % 10-20’lik bir bölümü erişkinlik dönemine DEHB’den çok önemli bir zarar görmeden geçebiliyorlar.
  • DEHB olan ve tedavi edilmeyen çocukların en fazla % 10-20’lik bir bölümü erişkinlik dönemine DEHB’den çok önemli bir zarar görmeden geçebiliyorlar.

DEHB RİSK PİRAMİDİ

Tedavi Olmayan DEHB çocukların karşılaşabileceği sorunlar

Tedavisiz geçen süre arttıkça risk artar ve sonraki basamaklara geçilir:

  • Özgüvende azalma.
  • Kendi kapasitesinin altında başarı gösterme.
  • Psikiyatrik bozuklukların eklenmesi.
  • İlişkilerde sorun (arkadaş, aile, eş).
  • Kaza-yaralanma.
  • Sigara–alkol-uyuşturucu kullanımı.
  • Yasal problemler.
  • Yaşam süresinin kısalması !!!

Tedavi olan ve olmayan DEHB çocuklarla normal çocukların karşılaştırıldığı izlem çalışmaları 25-30 yıllık süreleri geride bıraktığından; “DEHB tedavi edilmediğinde nelerle karşılaşabiliriz?” sorusunun yanıtını çok iyi biliyoruz. DEHB olan ve tedavi edilmeyen çocukların en fazla % 10-20’lik bir bölümü erişkinlik dönemine DEHB’den çok önemli bir zarar görmeden geçebiliyorlar. Geri kalan % 80-90’lık bölümde yer alan çocuklar ise erişkinliğe kadar DEHB’den çok ciddi zararlar görüyorlar. Tablo 2 ve 3’de tedavi olmayan DEHB olan çocukların normal çocuklara oranla çok daha fazla oranda karşılaşabilecekleri riskleri özetliyor. Bu bölümde DEHB olan çocuklar tedavi edilmediğinde ileride karşılaşabilecekleri bu olumsuzluklardan bazılarını inceleyeceğiz. Ama hepsinden önce bilinmesi gereken en önemli nokta DEHB’nin tedavi edilmediğinde YAŞAM SÜRESİNİ KISALTMAKSIDIR.

DEHB İNSAN ÖMRÜNÜ NASIL KISALTIR?

DEHB olan çocuklar normal akranlarına oranla daha fazla intihar eğilimi, kaza geçirme, trafik kazası yapma, suç işleme, hapse düşme, sigara-alkol ve madde kullanma riski taşıdıklarından ortalama ömürlerinin kısa olduğu belirlenmiştir. Erken yaşta ölüm sıklığının DEHB olan bireylerde normallerden 2 kat fazla olduğu ve ortalama yaşam süresinin normallerden 8 yıl kadar kısa olduğu tahmin edilmektedir. Kanada’da uzun yıllardır sürmekte olan bir çalışmada DEHB olan çocukların erişkin yaşama gelene kadar normallerden çok daha yüksek oranda intihar girişiminde bulundukları ve %5’lik bir kısmının intihar ederek öldüğü belirlenmiştir.

DEHB olan çocuklar normal akranlarına oranla daha fazla intihar eğilimi, kaza geçirme, trafik kazası yapma, suç işleme, hapse düşme, sigara-alkol ve madde kullanma riski taşıdıklarından ortalama ömürlerinin kısa olduğu belirlenmiştir. Erken yaşta ölüm sıklığının DEHB olan bireylerde normallerden 2 kat fazla olduğu ve ortalama yaşam süresinin normallerden 8 yıl kadar kısa olduğu tahmin edilmektedir. Kanada’da uzun yıllardır sürmekte olan bir çalışmada DEHB olan çocukların erişkin yaşama gelene kadar normallerden çok daha yüksek oranda intihar girişiminde bulundukları ve %5’lik bir kısmının intihar ederek öldüğü belirlenmiştir.

DEHB gibi tedaviye son derece iyi yanıt veren bir hastalığın insanın yaşam süresini azaltması gibi bir duruma gelebilmesi son derece üzücüdür. Aslında tıptaki pek çok hastalıkta da bu durum böyledir. Erken tanı ve tedaviyle normal ömürlerini gayet sağlıklı bir biçimde yaşayan pek çok kanser hastası varken; grip gibi çok basit bir hastalığı ciddiye almadığı için yaşamını kaybeden sayısız insan bulunmaktadır. DEHB insanın yapacağı bir şeyin sonuçlarını düşünerek harekete geçme yetisini azalttığından yıllar içinde sonucu erken ölüme varabilen sorunlara yol açabilir. Bazen de kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek çok çeşitli sorunlara neden olabilir. ERKEN TANI VE TEDAVİ İSE NEREDEYSE HER ZAMAN YÜZ GÜLDÜRÜCÜDÜR.

DEHB Tedavisi Var Mıdır?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu doğru ve erken tanı konulduğunda son derece hızlı ve kolay tedavi edilebilen bir bozukluktur. İlaç tedavisi, anne-baba eğitimi, bireysel görüşme, aile tedavisi ve grup tedavisi Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun tedavisinde sık olarak kullanılan yöntemlerdir.

Çocuk Psikiyatristi tarafından bu tedavi yöntemlerinden hangilerinin kullanılacağına karar verilirken kişinin bireysel özellikleri gözönünde tutularak seçim yapılır. Örneğin, çok hafif düzeyde dikkat sorunları olan 16 yaşında lise öğrencisi bir kız ergende, sadece bireysel eğitimle etkili çalışma yöntemlerinin öğretilmesi seçilebilir. Buna karşın aşırı hareketliliği ve davranış sorunları belirgin olan 8 yaşındaki bir erkek çocuğunda ise ilaç tedavisi ve anne-baba eğitiminin birarada uygulanması yararlı olabilir. Diğer yandan dikkat ve hareketlilik sorunlarının yanı sıra moral bozukluğu, aşırı sinirlilik ve hayattan zevk almama gibi depresif belirtileri de olan 13 yaşındaki bir kız çocuğunda ilaç tedavisi, bireysel görüşme, aile eğitimi ve tedavisi birarada uygulanabilir. Bu bölümde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tedavisinde kullanılan yöntemler ayrı ayrı ele alınacaktır.

İlaç tedavisinin yararları ve yan etkileri nelerdir ? Ritalin kullanımı sonucu hangi belirtiler düzelebilir, yan etkileri, ne kadar zaman kullanılacağı, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tedavisinde kullanılmakta olan diğer ilaçlar.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun tedavisinde çok çeşitli tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Ancak bugüne kadar yapılmış olan bilimsel çalışmaların sonuçları, bu tedavi biçimleri tek tek göz önüne alındığında ilaç tedavisinin en etkin tedavi biçimi olduğunu göstermektedir. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun tedavisinde en fazla kullanılan ilaçlar uyarıcı (stimulan) dediğimiz ilaç grubudur. Bu grupta Metilfenidat (Ritalin), Dexedrine ve Pemoline adı verilen ilaçlar yer almaktadır. Bunların dışında depresyon, hipertansiyon ve diğer bazı psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılan ilaçlar da Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun tedavisinde kullanılmaktadır. Bu ilaçlar arasında İmipramin (Tofranil), Fluoxetine (Prozac), Klonidin (Katapres), Tiyoridazin (Melleril), Klorpromzin (Largaktil) ve Risperidone (Risperdal) gibi ilaçlar sayılabilir.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun Tedavisinde Uyarıcı İlaçlar

Bugüne kadar yapılmış olan bilimsel araştırmalar uyarıcı ilaçların Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun tedavisinde en etkili ilaç grubu olduğunu göstermiştir. Metilfenidat (Ritalin), Dexedrine ve Pemoline adlı uyarıcı ilaçlardan sadece Metilfenidat (Ritalin) ülkemizde bulunmakta ve kırmızı reçeteyle satılmaktadır.

Ritalin ilk olarak 1937 yılında aşırı hareketli çocukların tedavisinde kullanılmıştır. 1950 ve 1960'lı yıllardan sonra Ritalin kullanımı yaygınlaşmaya başlanmıştır. Özellikle 1980'li yıllardan sonra Ritalin çok yaygın olarak araştırılan ve kullanılan bir ilaç haline gelmiştir. Halihazırda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun tedavisinde en fazla kullanılan ve ilk tercih edilen ilaç Ritalindir. Ritalin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olmayan bir kişiye verildiğinde kendine aşırı güvenli, enerjik ve yerinde duramaz bir durum oluşturur. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan bir kişiye verildiğinde ise bunun tam tersi bir etki meydana getirerek, normal hareketlilik, dürtüsellik ve dikkat düzeyine gelmesine yardımcı olur.

Ritalin ve diğer uyarıcı ilaçların Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tedavisindeki etkisini nasıl meydana getirdiği birçok bilimsel araştırmanın konusu olmuştur. Bu ilaçlara 'uyarıcı ilaçlar grubu' denmesinin nedeni beynin çalışmasını veya uyarılabilirliğini arttırmasıdır. Çalışması veya uyarılabilirliğini arttırdıkları beyin bölümü davranışların kontrolünden ve dikkatin sürdürülmesinden sorumlu olduğu için, uyarıcı ilaçlar Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda çok yararlı etkiler meydana getirmektedirler. Ritalin ve diğer uyarıcı ilaçların bu etkiyi meydana getirebilmek için beyineki bazı biyokimyasal maddelerin miktarını arttırdıkları düşünülmektedir. Bu biyokimyasal maddelerden en iyi bilinenler dopamin ve noradrenalindir. Dopamin ve noradrenalinin beyinde en fazla bulunduğu bölüm, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu oluşumunda çok önemli bir yeri olduğu düşülen beynin ön (frontal) bölgesidir.

Ritalin şu anda ülkemizde sadece 10 miligramlık tabletler halinde ve kırmızı reçeteyle satılmaktadır. Kişiden kişiye farklılıklar görülebilmesine karşın, genellikle Ritalin ağızdan alındıktan yaklaşık yarım saat sonra etkisini göstermeye başlar. Bir veya iki saat içerisinde Ritalin'in etkisi en üst düzeye ulaşır; üç veya beş saat içerisinde etkisi kaybolmaya başlar. İlaç alındıktan sekiz-onbeş saat sonra ise ilaç vücuttan atılır. Yani Ritalin kullanımı sonucu istenmeyen bir yan etki meydana gelirse ilaç vücuttan çok hızlı atıldığı için bir sonraki ilaç dozu alınmayarak bu yan etkiden korunulmuş olur.

Ülkemizde şu anda bulunmayan yavaş salınımlı Ritalin tabletlerinin ise etkinliği yaklaşık beş saat sürebilmektedir. Yavaş salınımlı Ritalin tabletleri ülkemizde bulunmadığı için bu konuyu ayrıntılı olarak yer verilmeyecektir.

Ritalinle Neler Düzelebilir ?

Ritalin bilimsel araştırmalara en fazla konu olmuş olan ilaçlardan birisidir. Ritalin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuk, ergen ve erişkinlerin %70-80'inde etkili olabilmektedir. Bugüne kadar yapılmış olan ve son derece ileri araştırma tekniklerinin kullanıldığı bilimsel araştırmalar biraraya toplanarak sonuçları değerlendirildiğinde Ritalinin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tedavisinde son derece etkili ve güvenilir bir ilaç olduğu gösterilmiştir.

Okul Başarısı

Herkesin bildiği gibi, hiçbir ilaç zeka artışına yol açmaz. Ancak Ritalin çocuğunuzun daha etkili ve planlı bir biçimde öğrenebilmesini ve öğrendiklerini daha iyi ifade edebilmesini sağlayabilir. Bilimsel araştırmalarda Ritalinin dikkat, dürtü kontrolü, ince el becerileri, tepki verebilme zamanı ve kısa süreli hafıza gibi okul başarısıyla ilişkili pek çok konu üzerinde olumlu etkisi olduğu gösterilmiştir. İlacın en etkili olduğu durum, ders dinleme gibi çocuğun kendisini bir konu üzerine odaklayıp, başka bir şeyle uğraşmaması gereken zamanlardır. Ritalin kullanmakla çocuğunuzun notları aniden yükselmez; ancak daha uzun süre ve daha verimli çalışması sonucu uzun vadede okul başarısında bir yükselme beklenebilir. Çalışma süresi ve verimliliğinde artış, derse ilgi ve ders dinlerken dikkati daha iyi toplama gibi olumlu gelişmelere rağmen çocuğunuzun okul başarısında yükselme görülmezse, öğrenme bozukluklarının araştırılması gerekir. Çünkü Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ile öğrenme bozuklukları sık olarak birlikte görülebilmekte ve Ritalinin öğrenme bozukluklarını düzeltmediği bilinmektedir.

Uyum ve Sosyal İlişkiler

Ritalinin aşırı hareketlilik ve dürtüsellik üzerine etkili olduğu pek çok bilimsel araştırmada gösterilmiştir. Öğretmenler ilaç kullanılmadan önce sınıfta ders yapılmasını engelleyecek düzeyde konuşkan ve hareketli olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanılı öğrencilerinin, Ritalin verildikten sonra diğer arkadaşlarından ayırt edilemeyecek kadar uyumlu olduklarını belirtmektedirler. Diğer yandan isteklerini ertelemeyi, karşısındakileri dinlemeyi ve sırasını beklemeyi öğrenen bu çocuklar anne-babalarıyla, öğretmenleriyle ve arkadaşlarıyla daha iyi ilişkiler içine girebilmektedirler. Eskiden devamlı eleştirilen veya azarlanan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu çocuklar ilaç kullandıktan sonra çevreden olumlu tepkiler almaya başlarlar ve giderek daha fazla olumlu davranma konusunda gayret gösterirler. Olumsuz davrandıkları dönemlerde arkadaşları tarafından dışlanmış olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu çocuklar öfkelenip daha yıkıcı davranırken, arkadaşlarıyla iyi geçinmeye başladıktan sonra hem bu hareketlerini düzeltirler hem de kendilerini daha mutlu hissederler. Bütün bu iyi gelişmelerin en önemli sonuçlarından birisi de aile içi huzurun artmasıdır. Bazı aileler hayatlarındaki en iyi kararın 'Çocuk Psikiyatrisine başvurmak' olduğunu söylüyorlar. Burada bu konuya ilişkini bir örneğin yararlı olacağını düşünüyoruz:Deniz 8 yaşında bir kız çocuğu. Bizim kliniğimize başvurma şikayetleri aşırı hareketlilik ve söz dinlememesiydi. Ev hanım olan anne Deniz'in bütün gün evi alt üst ettiğini, kendisinin her söylediğinin tam tersini yaptığını, sokağa her çıkışında ise ya arkadaşlarıyla kavga ettiğini ya da bir yerini incittiğini belirtiyordu. Annesi Deniz'in davranış sorunları nedeniyle ev ziyaretlerine gitmesinin olanaksız olduğunu, Deniz'in bu davranışlarından dolayı bitip tükendiğini, çocuğuyla bir saat bile iyi vakit geçiremediklerini söylüyordu. Baba akşam eve geldikten sonra Deniz'in gün boyunca yaptıkları dinlemekten bıkıp tükendiğini, rahatça yemek yiyip, televizyon seyretmesinin olanaksız olduğunu belirtiyordu. Bu arada Deniz'i kontrol etmede kullanılan yöntemler konusunda anne-baba sık sık tartıştıklarını ve Deniz’in davranış sorunlarından birbirlerini sorumlu tuttuklarını dile getiriyorlardı. Bazı günler başbaşa konuşup Deniz'in uyumlu davranmasını sağlamak için planlar yapmalarına rağmen, Deniz’in hiçbir zaman yıkıcı davranışlarından vazgeçmediğini belirtiyorlardı. Ayrıca anne-baba okul toplantısında devamlı azar işittikleri için okula gitmekten korkar hale gelmişlerdi. Kliniğimizde Deniz’in belirgin düzeyde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu olduğunu belirledik. Deniz’e Ritalin başlayıp, anne-babayı eğitim grubumuza çağırdık. Bir iki hafta içerisinde ilaç dozu ayarlandıktan sonra Deniz’de belirgin düzelmeler olduğunu gördük. Yaklaşık bir ay sonraki kontrollerine gelmeden önce ise Deniz ve anne-babası birlikte sinemaya gitmişlerdi. Annesi ‘insanın çocuğuyla sinemaya gidebilmesi ne büyük mutlulukmuş’ diyerek sevincini belirtiyordu. Deniz Ritalin almaya başladıktan sonra kendisini daha iyi kontrol etmeye başlamış, ailenin olumlu yaklaşımlarıyla Ritalinle elde edilen düzelme daha da artmıştı.

Duygusal Durum

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklar daha önce de sıkça söz edildiği gibi depresyon ve kaygı (anksiyete) bozukluklarına yatkınlık taşırlar. Büyükler tarafından sık sık eleştirilmek, azarlanmak hatta dövülmek, arkadaş gruplarına alınmamak ve çoğunlukla derslerde başarısız olmak çocuğun huzursuz olmasına veya benlik saygısının düşmesine yol açabilir. Ritalin tedavisi sonrasında kendisini daha kolay kontrol etmeyi başaran çocuk çevreden gelen tepkilerin düzelmesiyle bu zedelenmeleri giderebilir. Ayrıca Ritalin depresif mizacı düzeltmede de etkili olabilen bir ilaç olduğundan bu süreci daha da hızlandırabilmektedir.

Ritalin tedavisine başlamadan önce yapılması gereken incelemeler var mıdır ?

Ritalin tedavisine başlamadan önce hangi incelemeler yapılacağına bireysel bağlamda karar verilir ve her psikiyatri kliniğinin bu konuda farklı bir yaklaşımı olabilir. Bu konuda karar verilirken Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuğun eşlik eden psikiyatrik veya tıbbi hastalıklarının bulunup bulunmaması da önemli rol oynar. Amerikan Psikiyatri Birliği, ek bir psikiyatrik veya tıbbi hastalığı olmayanlarda Ritalin tedavisine başlanmadan önce şu incelemelerin yapılmasını uygun görmektedir:

Çocuk doktoru tarafından son bir yıl içerisinde yapılmış olan bir muayene

Bu incelemenin yapılmasının amacı çocuğun veya gencin bir fiziksel hastalığı varsa bunun çocuk hekimi tarafından belirlenmesidir.

 Tansiyon ölçümü ve nabız sayısı

Çok sık karşılaşılmamakla birlikte Ritalin bazen tansiyonu ve kalp atış hızını arttırıcı etki yapabilir. Bu nedenle Ritalin verilmeye başlamadan önce ve tedaviye başladıktan sonra belli aralıklarla tansiyon ve nabız ölçümlerinin yapılması yararlıdır.

 Boy ve kilo ölçümü

Tedaviye başlamadan önce ve tedaviye başlandıktan sonra düzenli aralıklarla boy ve kilo ölçümlerinin yapılması çocuğun büyümesinin yolunda gidip gitmediğinin belirlenmesi bakımından yararlıdır. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalarda Ritalin kullanımı sonucu kilo alma ve boy uzamasında uzun dönemde bir sorun meydana gelmediği gösterilmiştir. Bununla birlikte Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların boy ve kilo artışlarının düzenli olarak izlenmesi yararlı bir yoldur.

Ritalin Başlanması ve Kullanım Dozunun Düzenlenmesi

Çocuk Psikiyatrisi klinikleri Ritalin başlanmasında ve dozunun düzenlenmesinde farklı sistemlerii izleyebilmektedir. Burada Ritalin başlanması ve kullanımındaki genel prensiplere yer verilecektir.

Diğer bütün ilaçlarda olduğu gibi Ritalinin kullanım dozu da Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuğun yaşına, kilosuna, bozukluğunun şiddetine ve eşlik eden bir başka psikiyatrik sorunu olup olmadığına göre değişmektedir. Boyu, kilosu ve yaşı aynı olan çocukların bile gereksinim duydukları ilaç dozu çok büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Günlük kullanım dozu 5-60 miligram arasındadır. Genellikle Ritalin 2.5 veya 5 miligram gibi düşük dozlarla başlanır. (Altı yaşın altındaki çocuklarda başlangıç dozu genellikle 2.5 miligramdır). İlacın çocuktaki etkinliğine göre doz ayarlaması yapılır. Örneğin 10 yaşında bir çocuğa 2.5 miligramlık test dozu sabah saat 9'da verildiğinde biraz düzelme gözleniyorsa, bu doz 5 miligrama arttırılıp yeniden gözlenmesi önerilir. Beş miligram Ritalinle istenen düzelme sağlanırsa sabah, öğlen ve akşamüstü olmak üzere üç kez 5 miligram verilerek tedaviye devam edilebilir. Ayrıca bazı çocuklar ilacı daha hızlı bir biçimde vücutlarından attıklarından Ritalinin üçer saatlik aralarla verilmesi gerekebilir. Ritalin yemeklerden sonra veya yemeklerle beraber verilmesi iştah sorunlarının azalmasına yol açabilir.

Ritalin dozunun düzenlenmesinde çok yararlı olan bir yöntem ilaca başlamadan önce ve kontroller sırasında Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ile ilgili test ve ölçeklerin uygulanmasıdır. Böylece çocuğun ilaç başlanmadan önce ve Ritalin kullanırken belirtilerinin şiddeti konusunda bilgi sahibi olunabilir. Örneğin günde 15 miligram Ritalin kullanan ve belirtilerinde %90 dolaylarında düzelme olan 12 yaşındaki bir çocuğun altı ay sonraki kontrolünde düzelme oranı %40-50'ye düşerse ilaç dozunun yeniden düzenlenmesi gerektiği anlaşılır. Olasılıkla bu çocukta ergenlik dönemine girişle vücut yapısında hızlı bir değişme meydana geldiğinden ilaç dozunun arttırılması gerekmektedir.

İlaç Tatili Nedir ?

Ritalin kullanan bazı çocuklarda haftasonları veya yaz tatillerinde ilaç verilmeyebilir. Bu uygulamaya 'ilaç tatili' diyoruz. Geçmiş yıllarda çok yaygın olarak kullanılan bu yöntem günümüzde daha sınırlı bir yere sahiptir. Aşırı hareketlilik ve davranış sorunları sadece okul yaşantısını değil, aile ve arkadaş ilişkilerini bozabilecek düzeyde belirgin olan çocuklarda ilaç tatilleri önerilmemektedir. Ancak sadece dikkat sorunları olan çocukların sadece okul günleri Ritalin kullanmaları önerilebilir.

Ritalinin Yan etkileri Var Mıdır ?

Her ilacın olduğu gibi Ritalinin de yan etkileri bulunmaktadır. Çeşitli ağrılar nedeniyle sık olarak kullanılan Aspirin bile mide kanaması gibi ciddi yan etkilere neden olabilmektedir. Ritalin kullanımı sırasında karşılaşılabilecek yan etkilerden bazılarına aşağıda değinilecektir. Ayrıca Ritalin kullanımı sırasında ortaya çıkabilecek olası yan etkilerin yer aldığı bir çizelgeye aşağıda yer verilmiştir. Bunlara geçmeden önce Ritalinin birçok ilaca göre oldukça emniyetli ve yan etkisi az bir ilaç olduğunu ve yan etkilerinin ilacı kullanan her bireyde görülmediğini belirtmek yararlı olcaktır.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Tedavisinde Öneriler

DEHB Çocuğu Olan Anne Babalar Ne Yapmalılar?

  • Anne Baba Olarak Kendinize İyi Bakın.
  • Rakibi Ciddiye Alın.
  • Uyarı Sayısını Azaltın.
  • Kesinlikle Nasihat Etmeyi Bırakın.
  • Birebir Çalışmaya Yönlendirin.
  • Televizyonu En Azından Belirli Bir Süre Kapatın.
  • Çocuğunuzu Bilgisayar Bağımlılığından ve Bilgisayarın Zararlarından Koruyun.
  • Çocuklarınızı Spor Aktivitesine Yönlendirin.
  • Anne Baba Olarak Kendinize İyi Bakın.

DEHB ile daha iyi baş etmek için saçınızı süpürge etmeyin moralinizi yüksek tutun. Mutlaka ama mutlaka DEHB olan bir çocuğun anne babası kendisine zaman ayırmalıdır. Anne baba kendi hoşlarına giden bir şeye zaman ayırarak aslında DEHB olan çocuklarına önemli bir iyilik yapmış olacaklardır. Çünkü DEHB olan çocuğun iyileşmesine anne babanın ne kadar çok acı çektiğinin bir yararı yoktur. Dinlenmiş, morali iyi olan ve sabrı geniş bir anne baba gereklidir.Anne baba “saçını süpürge etmek” yerine arada kendi hoşlarına giden şeylere zaman ayırınca DEHB ile çok daha iyi baş ettiklerini göreceklerdir.

RAKİBİ CİDDİYE ALIN.

Hepimiz biliriz ki rakip büyük ya da küçük olsun ciddiye almadığımız zaman bizi yenilgiye uğratır. Hele sorun sağlık oldu mu bir de çocuğumuzun sağlığı söz konusu olduğunda rakibi kesinlikle çok ciddiye almamız gerekir. DEHB tedavi edilmediğinde ne kadar büyük sorunlara yol açabilen bir bozukluk olduğunu “DEHB’nin doğal gidişi” bölümünde belirttim. “DEHB’nin doğal gidişi” bölümü de göz önüne alındığında DEHB’yi küçümsemenin çocuğumuzun ve ailemizin geleceğini çok olumsuz etkileyebileceği görülebilir. Bu nedenle rakibi yani DEHB’yi ciddiye almalıyız..

UYARI SAYISINI AZALTIN.

DEHB olan çocuklar normal çocuklara oranla çok daha fazla eleştirilirler ve uyarılırlar. Çocuğumuz elinde olmayan bir bozukluk nedeniyle bazı olumsuz davranışlar göstermekte ve biz de onun bu olumsuz davranışları elinde olarak yaptığını düşünerek sürekli uyarmaktayız. Böylece DEHB olan çocuklar iki yönlü bir baskının altında, yani “iki ateş arasında” kalırlar.

KESİNLİKLE NASİHAT ETMEYİ BIRAKIN.

DEHB OLAN ÇOCUKLAR VE GENÇLER İÇİN EN DAYANILMAZ ŞEY NASİHAT DİNLEMEKTİR. PEK ÇOK ANNE BABA UZUN YILLAR BOYUNCA DEHB OLAN ÇOCUKLARINA DİLLERİ DÖNDÜĞÜNCE NEYİN İYİ NEYİN KÖTÜ OLDUĞUNU ANLATMAYA ÇALIŞIRLAR. NE YAZIK Kİ BU SÖZ VE TAVSİYELERİN HEMEN HİÇ BİR YARARI OLMAZ. GÖZLERİ BOZUK OLAN BİRİSİNE GÖZ BOZUKLUĞUNUN ZARARINI ANLATMANIN FAYDASI OLMAYACAĞI GİBİ DEHB OLAN ÇOCUKLAR İÇİN DE DİKKATLERİNİ FAYDALI ŞEYLERE VERMELERİNİ İSTEMENİN YA DA HAREKETLİLİKLERİNİ AZALTMALARINI SÖYLEMENİN HİÇBİR YARARI YOKTUR. HATTA ÇOCUĞUMUZLA ARAMIZIN BOZULMASINA NEDEN OLARAK ZARARI OLABİLİR. ÇÜNKÜ DEHB GÖZ BOZUKLUĞU GİBİ BİYOLOJİK BİR HASTALIKTIR; NASİHATLA TEDAVİ OLMADIĞI GİBİ ÇOCUĞUMUZA ELİNDE OLMADAN YAPTIĞI ŞEYLERİ İÇİN SÜREKLİ NASİHATTE BULUNMAK ONU ANLAMADIĞIMIZ DÜŞÜNCESİ OLUŞTURARAK BİZDEN İYİCE UZAKLAŞMASINA NEDEN OLABİLİR.

Bire Bir Çalışma.

DEHB olan çocukların okul başarısının artırılmasındaki en önemli etkenlerden birisi belki de en önemlisi bire bir çalışmadır. Birebir çalışma için en ideal yöntem DEHB olan çocuğun derslerine yardım edecek düzeyde bilgili olan bir abla ya da abinin çocuğun derslerinde ona yardımcı olmasıdır. Çoğunlukla özel ders almaktan daha ucuz olabilen bu yöntemde çocuğa örnek olabilecek genç bir büyüğün dersler konusunda yol göstermesi çoğunlukla okul başarısına çok olumlu etki yapmaktadır.